cesare pavese
insanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. insan, gerçeği kavradığı için utanıyor – işte gerçek önümüzde: her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. arada hiç fark yok. eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. bu nedenle her savaş bir iç savaştır. her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar.
bir insan olabilmek, bu apayrı bir olgu. şans, cesaret, istek gerektiren bir olgu. özellikle dünyada başka hiç kimse yokmuş gibi yalnız kalabilme cesaretini gerektiren. ve yapmak istediğini düşünmek yalnızca. insanlar umursamazsa korkmamak. yıllar yılı beklemek, ölmek gerek. ve sen öldükten sonra, şansın varsa, o zaman bir şey olabiliyorsun.
zaman zaman, hiçbir şeye yaramaz haber bültenlerini dinledikten sonra penceremin kenarından dışarıdaki, terk edilmiş üzüm bağlarına baktığımda, rastlantılardan oluşan bir yaşamın yaşam olmadığını düşünüyorum. ve kendi kendime gerçekten rastlantılardan sıyrılıp sıyrılmadığımı soruyorum.
via tezer özlü