4.02.2008

şiirin dili

halit ziya uşaklıgil

bilseniz, şiirin nasıl bir dile muhtaç olduğunu bilseniz.. öyle bir dil ki.. neye benzeteyim bilmem. konuşan bir ruh gibi güzel söz söylesin, bütün kederlerimize, sevinçlerimize, düşüncelerimize, o kalbin bin türlü inceliklerine, fikrin bin çeşit derinliklerine, heyecanlara, öfkelere tercüman olsun. bir dil ki bizimle birlikte gurubun hüzünlü renklerine dalsın düşünsün, bir dil ki ruhumuzla beraber bir matemin kederiyle ağlasın. bir dil ki asabımızın heyecanına eşlik ederek çırpınsın. hani ya bir kemanın telinde yakalanamaz, anlaşılamaz, bir kurala bağlanamaz nağmeler olur ki ruhu titretir. hani ya, tan yeri ağarmadan ufuklara hafif bir renk uyuşmasıyla dağılmış sisler olur ki üzerlerinde resmi yapılamaz, belirlenemez yansımalar uçar, bakışlara buseler serper. hani ya, bazı gözler olur ki sonsuz karanlıklarla dolu bir ufka açılmış kadar ölçülemez, nerede biteceğini anlamak mümkün olamaz derinlikleri vardır, duyguları yutar. işte bir dil istiyoruz ki onda o nağmeler, o renkler, o derinlikler olsun. fırtınalarla gürlesin, dalgalarla yuvarlansın, rüzgârlarla sarsılsın, sonra veremli bir kızın yatağı kenarına düşsün ağlasın, bir çocuğun beşiğine eğilsin gülsün, bir gencin ümitle parlayan bakışına saklansın. bir dil.. bir dil ki sanki tamamıyla bir insan olsun.