charles bukowski
yazmak uçmaktır benim için. ateşler yakmaktır. yazmak, ölümü sol cebimden çıkarıp duvara atıp tutmaktır.
yaşarken hepimiz farklı tuzaklara yakalanırız. kimse kaçamaz o tuzaklardan. bütün hayatını bir tuzakta yaşayanlar bile vardır. önemli olan, tuzağın tuzak olduğunu fark etmektir. fark edemiyorsan bitmişsin. ben tuzaklarımın çoğunu fark ettiğime inanıyorum. ve yazdım onlar hakkında.
insan sadece tuzaklar hakkında yazmaz elbette. başka şeyler de var. hayatın kendisi bir tuzaktır diyenler de çıkabilir. yazmak bir tuzak olabilir. kimi yazarlar geçmişte okurlarını memnun eden tarzda yazmayı sürdürürler. sonra da tükenirler. çoğu yazar yaratıcılığını bir süre sonra kaybeder. övgülere kapılır. yazar hakkında nihai kararı verecek yargıç kendidir. eleştirmenlerin, editörlerin, yayıncıların, okurların rüzgarına kapılmışsa işi bitmiştir. ün ve servet rüzgarına kapılmışsa hiç düşünmeden sifonu çekebilirsiniz.
her yeni dize bir başlangıçtır ve kendinden önce gelen dizelerden bağımsızdır. her dize ile baştan başlarız. ve o kadar da kutsal filan değildir. dünya yazarların yokluğuna kanalizasyon yokluğundan çok daha kolay katlanır. ve dünyanın bazı yerlerinde ikisinden de çok az var. ben kanalizasyonsuz yaşamayı yeğlerim elbette, ama ben hastayım.
yazmanın yapması gereken ilk şey kıçını kurtarmak olmalı. bunu yapıyorsa kendiliğinden lezzetli ve eğlendirici olur zaten.
bir başka yazarın tarzını seven yazar yok gibidir. ancak öldüklerinde ya da çoktan ölmüşlerse. yazarlar sadece kendi boklarını koklamaktan hoşlanırlar.
ölümü düşünmeyi başka yazarları düşünmeye yeğlerim. çok daha memnuniyet vericidir.
daktilo çamurda yürümektir. bilgisayar buz pateni. göz kamaştırıcı bir patlamadır. içinizde bir şey yoksa bunların önemi yoktur elbette. sonra o düzeltme olanakları, temizlik. lanet olsun, eskiden her şeyi iki kez yazardım. ilkinde yazmak için, ikincisinde pisliği temizlemek için. böylesi, zafere ve kurtuluşa tek koşu.