sabahattin ali
kalbimizin kırk derece ateşe kaç gün dayanabileceğini, böbreğimizin günün birinde taş yapıp yapmayacağını nasıl bilemezsek, söylenmemesi gereken bir hakikati veya bize zorla söylettirilmek istenen bir yalanı söylememek için ne kadar tazyike tahammül edebileceğimizi de ölçemeyiz. kimisinde bu mukavemet ölüme kadar devam eder, kimisi ilk korkunun doğurduğu heyecanla yumuşayıverip cellatlarının elinde şekilsiz bir balmumuna döner. fakat bilebileceğimiz bir şey var ki, o da bu cellatların bize dost olamayacağıdır. bir insanın celladına gülümsemesi, kendi yumuşaklığıyla onu yumuşatabileceğini sanması kadar gülünç, adi şey olur mu?