carl gustav jung
her zafer gelecekteki yenilginin tohumlarını taşır.
bilinçlenme yolunda atılan en küçük adım bile bir dünya yaratır.
anne kompleksinin etkileri kız ya da erkek çocuğa göre farklılık gösterir. erkek çocuktaki tipik etkileri eşcinsellik, don juanizm, bazen de iktidarsızlıktır. eşcinsellikte heteroseksüel unsur bilinçdışında anneye bağlanmıştır. don juanizmde ise anne bilinçdışı olarak her kadında aranır.
insan, kavrasın ya da kavramasın, arketiplerin dünyasının bilincinde olmak zorundadır; zira o dünyada doğanın henüz bir parçasıdır ve ona kökleriyle bağlıdır. insan ile yaşamın ilk imgeleri arasındaki bağı kopartan bir dünya görüşü ya da toplum düzeni, bir kültür olmamakla kalmaz, giderek bir hapishane ya da bir ahır haline gelir.
dünyayı yaratan ilk özgürleşme eylemi anne katlidir ve tüm yücelik ve derinliklere inip çıkmaya cesaret eden ruh, tanrıların verdiği cezayı çekmek, kafkaslarda kayalara zincirlenmek zorunda kalır.
hiçbir şey karşıtı olmadan var olamaz, başlangıçta nasıl bir idiyseler, sonunda da bir olacaklardır. nasıl ki yaşayan her şey birçok ölümden geçmek zorundaysa, bilinç de ancak bilinçdışının daima dikkate alınmasıyla var olabilir.
birini idealize etmek, kötülükten korunma isteğidir aslında. insan korktuğu şeyi savuşturmak istediğinde idealize eder. korkulan şey bilinçdışı ve onun büyülü etkisidir.
kendi varoluşunu boşu boşuna arayan ve bundan bir felsefe çıkaran insan, artık bir yabancı olamayacağı dünyaya giden yolu ancak simgesel gerçekliği yaşayarak yeniden bulabilir.
eğer bilinçdışı, bazı anlamsız düşünceleri bir saplantı haline getirmeye ya da insanın kesinlikle sorumluluğunu üstlenmek istemediği başka semptomlar yaratmaya karar verirse, bilinç acınası bir biçimde çöker.
her kim mağaraya, yani herkesin kendi içinde taşıdığı mağaraya ya da bilincin dışındaki karanlığa girerse, kendini önce bilinçdışı bir dönüşüm sürecinin içinde bulur. bilinçdışına girmesi, bilinci ile bilinçdışının içerikleri arasında bir bağ kurmasını sağlar. bunun sonucunda, kişiliğinde de olumlu ya da olumsuz anlamda kökten bir değişim olabilir.
paul radin: psikolojik açıdan bakıldığında, insan kültürünün tarihi, büyük oranda, insanın hayvandan insana dönüştüğünü unutma çabasından ibarettir.
insan dışardan bakıldığında uygar bir insan gibidir ama kendi içinde bir ilkeldir. insanın bir yönü vardır ki kökenini gerçekten ele vermeyi hiç istemez. bir başka yönü de, bütün bunları çoktan aştığına inanmasıdır.