ahmet rasim
"hocaya hürmet etmeyen zelil olur." sözü, tahsil ve terbiyenin en ürkütücü ilk maddesidir. bence bu madde herhangi bir diyarda uygulanamazsa orada ilerleme fikri uyanamaz.
oyunsuz çocuk, karnına dokundukça "viyk, viyk" eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir.
canım çocukluk! en uslu hali bile sessiz, rahat rahat otururken -her nedense- fingirdemeye denktir. o bile başıboşluğa vurgundur. ister ki kimseler oyununa karışmasın, kimseler düşüncelerine engel olmasın. ötüşsün, bağırsın, çağırsın, kimse "yapma, etme" demesin, herkes nazını çeksin. uyuyacaksa ona ninni söylensin. yesin, içsin, gezsin, vursun, kırsın, binsin, sallansın! despotluğun nasıl olduğunu anlamak isterseniz haşarı bir çocuğu dikkatlice seyredin.
"dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz."
.. bu defa ise tam ilahicilerin arkasında yerimi almıştım. elbette beni de yanlışlıkla onlardan zannedecek biri çıkardı! şimdi bile siyaset, prensip hengâmelerinde görmüyor muyuz? inkılap kafilesinin başını çekenlerin ardınca yürüdüğünü gördüğümüz kimleri kim zannediyorduk da onlara ne payeler veriyorduk? çocukluk deyip geçmeyin. büyüklük, onun fotoğraf agrandismanlarını (büyütülmüş halini) andıran bir örneğidir.
ya rab bu aferin ne tükenmez bir hazinedir!
benim ruhumda ve vicdanımda bütün kuvvetimle kazandığım bir his vardır. "hoca korkusu" denilen o eli sopalı manevi haydutluk, darüşşafaka'da büyük bir düzelme ve dönüşüme uğrayarak hâlâ hocalarım hakkında ayrı ayrı, derin bir "hürmet", birer "saygı" ve her zaman için değişmez birer "sevgi" uyandırmaktadır.
bir zamanlar herhangi bir mektebin önünden geçenlerle bizleri sokaklarda görenler "bu türk mektebidir." derdi; çünkü mektebin gürültüsü yüz iki yüz adımdan işitilir; birbirimizi kovalamak, dövüşmek, kafa göz yarmak, türlü türlü küfürler savurmakla meşgul olduğumuz görülürdü. fakat zamanımızda bunlar yok gibidir. içli dışlı temizlik ve terbiye ile büyük bir disiplinin belirtileri, izleri vardır. umuyoruz ki bu tarz, günden güne artıp gelişsin.