
bunun gerekçesini bazı türklerden sordum. şu cevabı verdiler:
"bu dünya bir misafirhanedir. o sizin tapındığınız altın ve servet adeta kirdir. dünyanın gösterişine kapılmak ahret işlerini unutmak demektir. geçici bir hayat için sonsuz ihmal ise akla uygun değildir. siz frenkler dünyaya taparsınız, biz müslümanlar ahret adamıyız."
bu cevap güzel, lakin doğuluların sözleri eylemlerine uymuyor. bu konuda size küçük fakat etkili bir örnek arz edeyim: ne zaman sur dışına çıksam islam mezarlığını esef edilecek bir hürmetsizlik içinde harap ve terk edilmiş görüyorum. ahrete bağlılık ölüye hürmetle başlar. birçok mezar kovuklarında köpekler yavruluyor. söylemesi insanı korkutacak başka birçok günahlar oluyor. mezarlıkları kuşatan büyük yolların birinden diğerine geçmek için mezarlıklar kestirme yol sayılarak çiğneniyor. atalarınızın kemiklerini, insana ve hayvanlara çiğnetmekten korkmuyorsanız yüzyıllar süren ihmalinizden dolayı devrilmiş, harap ve yıkık yerlerde yatan ve bazıları ayetlerle süslü mezar taşlarını küstahça nasıl tepip geçiyorsunuz?
ahrete, dine karşı gösterdiğiniz hürmet bu mudur? avrupa'ya kadar gitmeyelim. feriköyü'nde, şişli'deki hristiyan mezarlıklarının etrafını kuşatan sağlam duvarları, demir kapıları, temiz, güzel bahçe şeklindeki ağaçları devamlı dikkatle gözlemekle görevli bekçileri görmüyor musunuz? dünyaperestlerle ahreti önemseyenlerin kutsal karargâhlarına bakınız. ölüye, ölüme saygı eseri hangisinde var denilse ne cevap verilecek?
ahrete saygı çalışmakla olur. siz doğulular aslında tembel, uyuşuk adamlarsınız. çalışmamak için her şeye bir özür icat ediyorsunuz. müslümanlık ilerlemeye uygun pek yüce bir dindir. uygarlaşmak için bu yüce dini engel göstermek büyük bir vebaldir. o kadar büyük bir vebaldir ki dine iftira ve bu tembellikte devam ederseniz çekeceğiniz ceza pek ağır olur. bu cezayı, dünyada ilerleyen milletlere çiğnenmek, ahrette de kim bilir nasıl cezalarla çekersiniz.