thomas bernhard
ben zamanı yaşayan insanlardan değilim. ben geçmişin tadını çıkaran mutsuzlardanım.
ben her zaman yalnızca insanlarla ilgilendim. doğa benim ilgimi hiçbir zaman çekmedi. içimdeki her şey insana yönelmişti. ben adeta bir insan fanatiğiyim. doğal olarak insanlık fanatiği değilim; ama bir insan fanatiğiyim. beni her zaman insanlar ilgilendirdi; çünkü doğuştan tiksindim onlardan.
hiçbir şey beni insanların çektiği gibi yoğun olarak çekmedi kendisine. aynı zamanda da hiçbir şeyden insanlardan tiksindiğim gibi köklü biçimde tiksinmedim. insanlardan nefret ediyorum; ama onlar aynı zamanda benim tek yaşam amacım.
insan yığınlarından oldum olası nefret etmişimdir. yaşamım boyunca onlardan uzak durmaya çalıştım. hiçbir zaman, hangisi olursa olsun, bir toplantıya gitmedim kitle nefretim yüzünden.
kitleden nefret ettiğim kadar derinden hiçbir şeyden nefret etmem. kalabalıktan, hiç yanaşmadığım halde kitle ya da kalabalık tarafından eziliyormuşum inancını taşırım hep.
daha çocukken bile kalabalıklardan kaçtım, kalabalıktan nefret ettim, insan topluluklarından, hainlik yığınından ve kafasızlıktan ve yalandan. tek başına bir kişiyi ne kadar sevmek zorunda olsak kitleden o derece nefret ederiz.
artık bu umutsuzluk işkencesinde varlığımı sürdürüyorum. insanlardan nefret ederiz ve yine de onlarla birlikte olmak isteriz; çünkü yalnız insanlarla ve onların arasında bir şansımız vardır yaşamı sürdürmek ve çıldırmamak için. yalnız olarak uzun süre dayanamayız hayata. biz yalnız olabileceğimizi sanırız, biz terk edilmiş olabileceğimizi sanırız, yalnız sürdürmeyi başaracağımıza inandırırız kendimizi; ama bu bir kuruntudur.
insansız yapabiliriz sanırız, evet hatta tek bir insansız bile yapabiliriz sanırız ve hatta yalnız kendimizle baş başa kalırsak şansımız olur sanırız; ama bu bir kuruntudur. insansız en ufak bir hayatta kalma şansımız yoktur. ne kadar büyük beyinler ve ne kadar eski ustalar almış olsak da yanımıza yoldaş olarak, hiçbiri bir insanın yerini tutmaz.
hızlı ve acısız bir ölüm dileriz kendimize ve yine de, olasılıkla, uzun, yıllarca süren bir hastalığın içine düşeriz.