"gerçek hitabet, hitabeti umursamaz."
pascal: ateşli insanların, tartışmalarda, bilinçleri onlara başka bir kanıt vermediği zaman, yalnızca gerçek kaygısıyla davranmadan ve bu gerçeği bazen çok sonraları fark ederek, kendi menfaatleri için, üzüntü uyandıran davranışlara kendilerini kaptırdıklarını görmek olağan değil midir?
henri bergson: azizlerin niçin taklitçileri vardır ve iyilikte büyük olan insanlar neden arkalarından yığınları sürüklemişlerdir? hiçbir şey istemiyorlar ve buna rağmen elde ediyorlar. teşvik etmeye gereksinimleri yoktur, yalnızca var olurlar; varoluşları bir çağrıdır.
gustave flaubert: siz, bütün gün, bir sözcük bulmak için, zavallı beynine baskı yaparak başı iki eli arasında kalmanın ne olduğunu bilmiyorsunuz. sizde fikir, bir nehir gibi geniş ve aralıksız akıyor. bende, çok az bir su akıntısı. bir çağlayan elde etmek için bana çok büyük sanat çalışmaları gerekiyor. (george sand'e mektup)
jean-richard bloch: bir çocuk koyu bir maviliğin harikalığı karşısında duralar, haykırır, hayranlığı tüm dünyayı yardıma çağırır. yetişkin bir insan geçer; gazete okuyan, bilgilenmiş bir insandır; bir gözünü riske eder, yarı şaşırmış, yarı yatışmış bir ses tonuyla şöyle der: "ne olmuş?! bu sadece bir bok böceği!" el değmemiş duyumunu adlar dizininin çevresine sokarak, olası bir kazayı daha önce görülmüş bir şeyin içine yerleştirerek sakinleşir ve uzaklaşır.
bergson için iki tür ahlak vardır: "kapalı ahlak" olan birincisi yalnızca toplumsal baskının sonucudur. "açık ahlak" olan diğeri, entelektüel olarak tanımlanmamış da olsa elit bir kişilikte cisimleşen bir ideale özlemdir. kahramanın çağrısıdır.