spinoza: yüce mutluluk erdemin ödülü değildir; ödül, erdemin kendisidir.
jean meslier: toplumun hoşuna gitmek arzusu, gelenek ve göreneklerin baskısı, gülünç olma korkusu, "alem ne der?" endişesi, bütün dini fikirlerden daha güçlüdür.
maurice pradines: kişinin, elde etmek için kendini feda ettiği diğerinde sevdiği şey kendisidir.
yuval noah harari: eğer bir insan tüm arzularından arınabilmişse hiçbir tanrı ona ıstırap çektiremez. bunun aksine, eğer arzudan arınamazsa dünyadaki tüm tanrılar bile onu acı çekmekten kurtaramaz.
esther vilar: bir kadın için başarıya giden en kestirme yol, başarılı bir erkekle evlenmektir.
charles bukowski: hiç şansı kalmadığını hipodromda geçirilen kötü bir gün sonrasında eve geldiğinde anlar insan.
jorge luis borges: her ölümle yiten küçük bilgelikler bana çok dokunuyor.
marquis de sade: ne aşağılık bir alçak sizin şu tanrınız! onu bir sersem olarak görüyordum ama biraz daha yakından baktığımda hergelenin teki olduğunu anlıyorum.
dostoyevski: yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında özgürlüğüne kavuşur insan.
andre gide: herkesin hile yaptığı bir dünyada gerçek insan bir şarlatan gibi görünür.
thomas hardy: ah, bir zamanlar, evlendiğim adamdan saygı ve sevginin en yükseğini görmezsem yetinemeyeceğimi sanırdım. şimdiyse taşyüreklilik dışında her şeye razıyım.
paulo coelho: aşk, bir insanın bütün hayatını göz açıp kapayana kadar kökünden değiştirebilir kuşkusuz. ama insanoğlunu tasarılarında hiç yeri olmayan yönlere saptırabilecek bir duygu daha vardır: umutsuzluk. evet, aşk belki kişiyi dönüştürebilir; ne var ki umutsuzluk bunu çok daha hızlı başarır.