tomris uyar
ünlü bir yazarımız bir zaman bulgaristan'dan gömlek almıştı, beş tane, beşi de birbirinden berbattı. mavi, mor, kırmızı, yeşil, ekose gibi inanılmaz bir şeydi. "bunları ne kadar ucuza aldım tahmin edemezsiniz." dedi. "belli" dedim. "beş tane aldım." dedi. "yazık, hepsini giyecek misiniz?" dedim ben de. bulgaristan'a bedava yollasalar "hayır" derim zaten. bizi, benim gibi insanları züppe sanıyorlar o yüzden. oysa ben çok basit bir evde de rahat edebilirim. hiç eşya olmasa da olur; yani ille her şeyin en iyisi, en son modası, en moderni falan peşinde değilim. ama o şeyin hakkını vermek gerekir. mesela bizim ev kırmızı döşeli, kırmızı dediysem şarap rengi. beyaz halbuki bu senenin modası, her yer beyaz. beyaz koltukta oturan bir insan ne kadar rahat edebilir? benim evime gelen insan içki içecektir, meyve yiyecektir, fındık fıstık yiyecektir. dökerse perişan olur. gün gidecek gürültüye. o onu silecek, ben "mühim değil" diyeceğim. yarım saat kaybedeceğiz bu işle. kırmızı olunca, koyu olunca böyle sorunlar kalkıyor ortadan, insanlar rahat rahat oturuyorlar.