20.03.2008

yazmak

charles bukowski

sabahın altısında ayakta yazan birinin mizah duygusu olamaz. bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışıyordur.

sözü besleyen, hayattayken ölmeye karşı seni koruyan içgüdüsel şeyleri yaparak yazar olursun. herkes için farklıdır ve herkes için değişir. bir zamanlar içmekti benim için, delilik derecesinde içmek. dünyayı sivriltir, belirginleştirirdi. tehlikeyi severdim, kendimi tehlikeli durumlara sokmayı. erkeklerle. kadınlarla. arabalarla. kumarla. açlıkla. her şeyle. sözü besliyordu. otuz yıl sürdü. şimdi değişti. daha ince, daha görünmez bir şey şimdi aradığım. havadaki bir his. sarf edilmiş sözler, duyulmuş sözler. gözlemlenmiş şeyler. birkaç kadehe ihtiyaç duyuyorum hâlâ. ama nüanslar ve gölgeler ilgilendiriyor artık beni. söz, tam da bilincinde olmadığım bir yerden besleniyor. bu iyi bir şey. farklı tür bir bok yazıyorum şimdi. farkına varanlar var.

insanı yazmaktan alıkoyabilecek tek şey kendisidir. yazma isteğini gerçekten duyan kişi mutlaka yazar. reddedilme ve aşağılanma onu güçlendirir sadece. ve engellenişi ne kadar uzun sürerse o kadar güçlenir, barajda yükselen su gibi. yazmakla kaybedilecek hiçbir şey yoktur. uyurken parmaklarınızı güldürür, insanı kaplan gibi yürütür, gözlerini ateşleyip ölümle yüz yüze getirir. bir savaşçı gibi ölür, cehenneme şeref konuğu olursunuz. sözün kumarı. oyna, çevir çarkı. karanlıktaki palyaço ol. gülünçtür. gülünçtür. yeni bir dize daha.