thomas hardy
ah, bir zamanlar, evlendiğim adamdan saygı ve sevginin en yükseğini görmezsem yetinemeyeceğimi sanırdım. şimdiyse taş yüreklilik dışında her şeye razıyım.
bütün aşklar nikah kıyılınca sona erer.
aşka düşmenin belirli bir yolu vardır da çıkmanın yoktur -bu, dikkatinizi çekmiş olabilir. kimileri evliliğe kestirme bir çıkış yolu gözüyle bakarlar.
ayrılık, kimi yaradılışlar üzerinde kesin etki yaparsa da, kimilerinin uzaktaki sevgiliyi büsbütün gözlerinde büyütmelerine yarar. bunlar daha çok, sevgileri dingin, fırtınasız olmakla birlikte, derin ve sürekli olan kimselerdir.
bir erkeğin en kolay kanabileceği zaman, yarı yarıya ya da bütün bütün âşık olduğu kadınla ilgili övgü sözleri duyduğu zamandır.
en saf aşkların en eşsiz özverileri bile, aşığın kendi kendini şımartmasıdır; bu yüzden de cömertlik sayılmaz.
karşılık bulmamış bir aşkın öfkesi, ısırıp zehirlese de çekilebilir; böyle aşağılanmakta bir zafer, bu yollu çekişmede bir sıcaklık vardır.
kadın kolay etkilendiği çağda, eğer karşısındaki etki güçlüyse, yalnızca seçtiği sözcüklerle değil -bu olağandır- aynı zamanda ses tonu ve anlatımlarıyla da erkeğe doğru yönelir.
sevilenin yanlışlarını düzeltebilmek uğruna onun öfkesini göze almaktan bile korkmayan aşk, geleceği pek umutlu olmasa da, yüce sayılabilecek bir aşktır.
seven bir erkekte, gönlü boşken bulunmayan bir yüce güç buluruz; ne var ki gönlü boş adamlardaki görüş genişliğini de hiçbir sevdalıda bulamayız. ön yargı ve yan tutmanın olduğu yerde biraz görüş darlığı da elbet olacaktır. aşk, duyguyu kabartırsa da dinç kafayla düşünme yeteneğini eksiltir.