arthur koestler
neandertal dünyada ilk kez göründüğünde maymunlar gülmeyi biliyorlardı mutlaka. üst düzeyde uygarlaşmış maymunlar daldan dala zarafetle atlarken neandertal adam beceriksizce yerlerde sürünüyordu. doygun ve barışçıl maymunlar birtakım hoş oyunlarlarla vakit geçirir ya da felsefi bir dalgınlıkla sinek avlamakla oyalanırken asık suratlı neandertal elinde sopa oraya buraya vurarak dünyada kendine yol çizmeye çalışıyordu.
maymunlar dalgalarını geçerek ağaç tepelerinden onu seyrediyor, arada kafasına ceviz falan atıyorlardı. bazen de dehşete düştükleri oluyordu: kendileri ağaçlardan topladıkları meyveleri, buldukları tatlı taze bitkileri büyük bir zarafetle yerken neandertal'in çiğ etleri dişlediğini, başka hayvanları hatta kendi cinsini boğazladığını görüyorlardı. üstelik yıllar yılı aynı yerde durmuş ağaçları kesiyor, zamanın kutsallaştırdığı kayaları yerinden oynatıyor, ormanın her türlü yasa ve geleneğini fütursuzca çiğniyordu. kaba sabaydı, zalimdi, her türlü hayvansal vakardan yoksundu; üst düzeyde gelişmiş olan maymunların gözünde tarihin barbarlık dönemine dönüşünün simgesiydi.
şempanze türünün dünyada kalmış son örnekleri, bir insanoğlu gördüler mi hâlâ tiksintiyle başlarını çevirirler.