pyotr alekseyeviç kropotkin
bütün büyük buluşlar akademilere ve üniversitelere rağmen yapılmıştır.
günümüzde güçlünün zayıfı, varsılın yoksulu sömürmesi esası üzerine kurulmamış tek bir örgüt bile yoktur.
geçmişimizin kalıtı olan kör inançlar ve tümüyle yalana, yanılsamaya dayanan eğitim-öğretim dizgemiz bize her yerde hükümeti, yasaları ve yargıyı görmemizi aşılamıştır ve sonuçta da bizlerde eğer polisin, devletin sürekli uyanıklığı olmasa insanların yabanıl hayvanlara dönüşeceği, tanrı korusun devletin başına bir şey gelecek olsa yeryüzünde tam bir karmaşanın egemen olacağı düşüncesi yerleşmiştir.
devletler insan öldürmeyi çok iyi bilirler. bir günde yirmi bin kişiyi öldürmek, elli bin kişiyi yaralamak devlet için hiçbir şeydir. ama kendisinin kurbanı olan insanlara yardımda alabildiğine yeteneksizdir, elisıkıdır.
bizden çok, çok önce yaşamış insanların değil miydi şu güzel söz: "bir toplumda ne kadar çok yasa olursa o kadar çok suç olur."
günümüzde kent, varlığını bütünsel olarak sürdüren bir organizma olmaktan çıkmıştır. aynı kentte yaşayan insanlar arasında hiçbir ruhsal temas, manevi ortaklaşma kalmamıştır. kentler artık birbirini tanımayan, birbirlerinin sırtından zengin olmak dışında ortak hiçbir şeyleri olmayan rasgele insanların toplandıkları sıradan yerlerdir. eski yunan'da ya da ortaçağda olduğu gibi, orda yaşayan insanların ortak yurdu olma niteliği kalmamıştır kentlerin. öyle ya, uluslararası spekülasyonlarla uğraşan bir bankerin ve bir fabrika işçisinin nasıl ortak yurdu olabilir ki?
"kutsal mülkiyet" ilkesi -özellikle bu ilke- bir sarsıldı, sallandı mı, çileden çıkmış kölelerin; ırgatların, amelelerin, işçilerin, demiryolcuların, dökerlerin yumruğu altında yok olup gitmesine dünyanın bütün kuramcıları bir araya gelseler engel olamazlar.
topraklar hiçbir zaman 1792 yılında olduğundan güzel sürülmemişti. çünkü köylünün nice yıllardır yüreğinde beslediği bir aziz emeldi bütün bu topraklara sahip olmak.
devrim, belli bir ekonomik, toplumsal yapının yıkılmasıdır; daha başka ve daha fazla bir şey değil. devrim insan aklını uyandırır, yaratıcılığı geliştirir. yeni bilimin şafağıdır devrim, 1789 ve 1793'ün yarattığı laplace'dır, lamarck'tır ve lavoisier'dir.
insan yalnızca yemek, içmek ve bir barınak sahibi olmak için yaşayamaz. gerçek ihtiyaçları yerine getirildi mi, sanatsal diye adlandırabileceğimiz ihtiyaçları hem de büyük bir şiddetle ortaya çıkacaktır. farklı insanlarda en yüksek düzeyde farlılık gösteren ihtiyaçlardır bunlar ve toplum ne kadar eğitimliyse, toplumun üyelerinin kişilikleri ne kadar gelişmişse bu arzular da o kadar birbirinden farklı arzular olarak ortaya çıkacaktır.
devrimin asıl görevi herkese önce ekmek vermektir. ekmekten sonraki en yüce görevi boş zaman sağlamak olacaktır.
her bireysel zevk, artistik yöneliş, sanatsal sezgi ezilirse gelişme mümkün değildir.
biricik gerçek ve akla dayanan tasarruf, yaşamı herkes için güzel bir hale getirmektir; çünkü insan, yaşamından hoşnut olduğu zaman, kendine, çevresine, her şeye lanetler savurduğu zamana göre kat kat daha üretken olur.