marcel proust
en önce keşfedilen güzellikler, aynı zamanda en çabuk bıkılanlardır. kuşkusuz aynı sebepten ötürü: daha önce bildiklerimizden en az farklı olanlar bunlar oldukları için. ancak, bu güzellikler uzaklaştıktan sonra, dimağımıza karışıklıktan başka bir şey sunamayacak kadar yeni olan üslubunun bizim için anlaşılmaz kıldığı, el değmemişliğini koruduğu bir cümle kalır seveceğimiz. o zaman, her gün farkına varmadan önünden geçtiğimiz, bekleyen, sırf güzelliğinin gücüyle görünmez olup bilinmezliğini korumuş olan cümle, en son gelir bize. ama en son terk edeceğimiz de odur. üstelik ona olan sevgimiz, diğerlerinden uzun sürecektir. çünkü onu sevmemiz daha fazla zamanımızı almıştır. zaten biraz derin bir eseri bir bireyin kavraması için gereken zaman, gerçekten yeni olan bir şaheseri kitlelerin sevebilmesi için geçmesi gereken yılların, hatta bazen asırların küçük bir örneği, adeta simgesidir. bu yüzden de dahiler, halkın kavrayışsızlığından kurtulmak için, çağdaşlarının yeterli mesafeden yoksun olduğu gerekçesiyle, gelecek kuşaklar için yazılmış eserlerin ancak gelecek kuşaklar tarafından okunması lazım geldiğini düşünebilirler. tıpkı bazı resimlerin fazla yakından bakıldığında yanlış değerlendirilmesi gibi. ama aslında yanlış hükümlerden kaçınmak için alınan bütün korkakça önlemler faydasızdır. çünkü yanlış hükümler kaçınılmazdır. bir deha ürününün derhal takdir edilmesi zordur. çünkü onu yazan kişi olağandışıdır, ona benzeyen pek az insan vardır. eserin kendisi, onu anlayabilecek ender dimağları zenginleştirerek geliştirecek, sayısını arttıracaktır.