patti smith
"dünya beni ardında bırakarak ilerliyor."
sanat tanrı'yı söyleyen bir şarkıdır ve nihayetinde yine ona aittir.
üzerindeki beyaz tişörtü tenine yapışmıştı. hırsızın günlüğü'nü yazan jean genet gibi robert da kötü bir hırsızdı. genet de çok nadir proust ciltleri ile ipek kumaş çalarken yakalanmış ve hapse atılmıştı. estetik hırsızları.
paul valéry: "şairler şiirleri bitirmez, onları terk ederler."
ölüm, bir hanımefendinin elbisesi gibi koridorda yerleri süpürerek gelir. ölüm, en iyi pazar kıyafetiyle otoyolda araba sürerken gelir. ölüm gelir, elimden bir şey gelmez. ölüm giderken arkada bir şeyler kalmalı. kaynağı bilinmeyen bir yangın bebeğimi benden aldı.
gerçekten çok çalışıyordum dünyaya neler yapabileceğimi göstermek için. ah, sanırım hiçbir zaman böyle olacağını hayal etmedim. dünya resimleri döndürüyor kalabalık güldüğünde gülmek nasıl hoşuma gidiyor aramızda sevgi akıyor ağzına kadar dolu bir tiyatro ancak bebeğim kalabalık evine gittiğinde dönüyorum ve yalnız olduğumun farkına varıyorum seni kurban etmek zorunda olduğuma inanamıyorum.
kocam olacak bu adama dair tek söylemek istediğim, insanlar arasında bir kral olduğudur ve insanlar bunu bilir. o, kişisel kozmolojimin takımyıldızındaki mavi yıldızdı.
dünyanın her yerinde insanlar kaybettikleri bir şeye yeniden sahip olma umudunu taşır. ancak bazen kiminin anılarını küçük pişmanlıklarımızı koyduğumuz çekmeceye yerleştirmek zorundayızdır. yine de arada sırada, eski bir mendilin katları arasında, bir zamanlar en mutlu öğleden sonralarımızı temsil etmiş bir deniz kabuğuna ya da ufak bir taşa rastlarız. kör talih duygusunun uçup gittiği bir ferahlama anı yaşarız. tıpkı, taksilerden oluşan bir labirentin içinde bir arka koltukta unutulan finnegans wake'in düzeltilmiş metninin, büyülü bir biçimde şaşkın ve minnettar james joyce'un ellerine dönüşü gibi.