georg büchner
şu lanet olası teori: hiçbir şey yok olmaz. ve ben bir şeyim, asıl dert bu! yaratılış öyle yaydı ki kendini! hiçbir boşluk yok, her yer kalabalık. hiçlik intihar etti, yaratılış onun yarasıdır, biz onun kanının damlalarıyız, dünya da içinde çürüdüğü mezar. delilik gibi geliyor kulağa ama bir hakikat payı da var içinde.
dünya ölümsüz yahudi'dir, hiçlik ölümdür ama imkansızdır. şarkıda söylendiği gibi: "ah ölememek, ölememek!"
hepimiz diri diri gömüldük, krallar üç ya da dört katlı tabutlarla defnedildiler, gökyüzünün altında evlerimizde, ceketlerimiz ve gömleklerimizin içinde. elli yıl boyunca tabutun kapağını tırmalıyoruz. yok oluşa inanan biri olsaydı kurtulurdu. ölümde umut yok, o sadece çürümenin daha basit bir biçimidir, yaşamsa daha çapraşık, daha organize bir biçimi, aradaki tek fark bu! ama ben tam da çürümenin bu biçimine alışmışken, şeytan bilir öteki türüyle nasıl başa çıkarım.
ah julie! ya yalnız gidersem? beni tek başıma bırakırsa? tamamen bir avuç toz olurum, atomlarımın her biri yalnızca onda huzur bulabilir. ölemem ben, hayır, ölemem, bağırmalıyız, yaşamın her damlasını organlarımdan zorla söküp almalılar.
yarın eskimiş ayakkabılar olacağız, kara toprak denilen dilencinin kucağına atılacağız.
dilini boğazından dışarı ne kadar uzatırsan uzat, yine de alnındaki ölüm terlerini yalayamazsın.
ölüm doğumu taklit eder, ölürken de çaresiz ve çıplağızdır yeni doğan bebekler gibi. elbet kundak yerine kefene sararlar bizi. neye yarar? mezarda da beşikteki gibi mızırdanabiliriz.
kuklalarız biz, bilinmeyen güçler tarafından oynatılan, biz kendimiz değiliz! ruhların çarpıldığı kılıçlarız -yalnızca eller görünmüyor, masaldaki gibi.