edgar allan poe
yukarda, göklerin derinliğinde
söyleşen melekler arasa ne kadar
en ateşli aşk sözleri içinde
"anne"den kutsal bir söz bulamazlar
budalaca şeyler söylenmesin
odan karanlık, yatağın dar denmesin
senin ve benim dışımda
durdum baktım, birden her şey kayboldu
bu bahçe büyülüydü anılarımda
donuklaştı sedef parıltısı ay'ın
dolambaçlı yollar, yosunlu sıralar
çiçeklerin kıvancı, gözü yaşlı ağaçlar
artık görülmüyorlar
kutlu havanın kollarında
öldü kokusu güllerin
her şey -her şey soluk verdi, senin dışında
en az soluk yok senden
gözlerinin ilahi parıltısı dışında
kalkmış gözlerinin parıltısı dışında
gözlerini görüyordum yalnızca
her şeydiler benim için
gözlerini görüyordum yalnızca
yalnızca gözlerini saatler boyunca
gözlerini görüyordum ay batınca
nice vahşi sevda öykülerini kazıyormuş gibiler
kutsal uyduların kristaline
bırak son bir kez öpeyim alnından
seni terk etmek üzere olduğum şu an
bir gerçeği söyleyeyim giderken
haklıydın "günlerin bir rüya" derken
ama kanatlanıp çekip gittiyse
umut bir gecede ya da bir günde
bir hayal uğruna, bir hiç uğruna
büsbütün kayboldu denir mi buna
gördüğümüz, göründüğümüz veya
her şey rüya içindeki bir rüya
yürek küle döndü ve ağırlaştı
yapraklar üzgündü ve de donuktu
haykırdım: "kuşkusuz aylardan da ekimdi
geçen yılın bu aynı gecesinde
yolcuydum, gelmiştim buralara dek
uğursuz bir yük taşıdım buralara dek
yılın bütün gecelerinden bu gece
hangi iblis tuzak kurdu bana sinsice
acılı bir dünyadaydım
tek başımaydım
bir suydu ruhum durgun ve ürkek
bazı nitelikler var, bazı cisimsiz şeyler
özellikleri iki, yaşamları ikidir
kimi maddeden türer, kimi ışıktan türer
kimi somut, katıdır, kimi soyut, gölgedir
çift yüzlüdür sessizlik; deniz, kıyı; gövde, ruh
bir yüzü hafif yeşil tenhalarda oturur
saltanatlı insanlar, silik anımsamalar
gözyaşının bilimi onu dehşetten korur
en güçlü yüreklere buyuranlar bizleriz
tüm devce zihinlerde taht kuranlar bizleriz
solgun taşlarız ama asla güçsüz değiliz