balzac
insan hemen her zaman korktuğuna uğrar.
devrimin en kötü sonuçlarından biri, toplumun düzenli gruplarını çözmesidir. örneğin aile birliği, kuşkulu üyeler topluluğuna dönüşür.
bir erkek, kendi evinin efendisidir.
insanın var olma koşulu ne kadar müthiş! insan, kaynağı herhangi bir bilinmezde bulunmayan bir mutluluğa sahip olamaz.
taşrada insanlar gitgide görünüşlerine daha az önem verir, artık başkalarının hoşuna gitmek için giyinmez olurlar ve yavaş yavaş canları bir çift yeni eldiven almak bile istemez.
bütün kadınlar, en basitleri bile amaçlarına ulaşabilmek dümen yapabilirler.
çocuklarımızın laneti korkunç bir şeydir. onlar bizim lanetimizi uzaklaştırabilirler; ama onların lanetlerinin gönderilebileceği bir yer yoktur.
alçak gönüllülük ya da dahası korku aşk erdemlerinin ilk belirtilerinden biridir.
insanların çoğu, inanılmaz bir olayın neden sonuç ilişkilerini izleyeceklerine, birbirlerinden çıkıp diğerine eklenen zincir halkalarının gücünü gizlice kafalarında ölçüp biçeceklerine, o inanılmaz olayı bildirmekle yetinirler.
bu kadar yürekli olmaya yalnızca masumiyet cesaret eder. akıl da, erdem de -bilgi kazandıktan sonra- eylemlerini dikkatle ölçerler.
yapmacıksız bir tutkunun kendine özgü sezgisi vardır. sevginin sevgi yaratacağını içgüdüyle bilir.
bazı insanlar aşkın yaptırdığı bazı eylemleri ciddi bir nişanlanma saymazlar.
insanın bütün gücü, sabır ve zamanın bileşimiyle ortaya çıkar. en başarılı insanlar, isteklerini "bekle ve gör"e ayarlayanlardır.
yüce ruhlu kişiler hiçbir zaman dalkavukluk etmezler.
taşrada kadınlar iğreti bir tutuculukla davranmaya alışıktırlar. işte böylesine önemli bir kapanıklık içinde, gözlerinden gizli bir açlık anlatımı yansır; tıpkı bütün zevklere çalınmış ve yasaklanmış bir şey olarak saygı duyan bir papazın gözlerinde kimi zaman görüldüğü gibi.
yalnızlık içindeki insanlar düşünceleri içinde derinlemesine bir görüş edinirler ve dokundukları çok az şeye karşı büyük bir duyarlılıkları vardır.