17.09.2020

kadın

valerie solanas

kadın olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir. kadınlık bir noksanlık hastalığı, kadınlar da duygusal sakatlardır.

kendi içine kıstırılmış olan kadın tamamen benmerkezcidir ve başkalarıyla empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten, aşktan, dostluktan, şefkat ve muhabbetten tamamen acizdir. herhangi bir konuda zihniyle değil midesiyle cevap verir. aklı, ihtiyaç ve güdülerinin hizmetinde bir aletten başka bir şey değildir. zihinsel tutkudan, karşılıklı zihinsel etkileşimden acizdir. kendi fiziksel duyuları dışında herhangi bir şeyle ilişkilenemez. haz ya da mutluluk alıp vermekten aciz, yarı ölü, sorumsuz bir topaktan ibarettir. netice itibarıyle, en iyi halinde bile, can sıkıntısı ve zararsız bir lekeden ibarettir.

yalnızca başkalarını özümseyebilme kabiliyeti olanlar tatlı olabilir. kadın, insanlar ve maymunlar arasında bir alaca karanlık kuşağında kıstırılmıştır ve maymunlardan çok daha kötüdür; çünkü geniş bir olumsuz duygular dizisine sahiptir -nefret, kıskançlık, hor görme, tiksinme, suç, utanç, şüphe- ve üstüne üstlük ne olup ne olmadığının da farkındadır.

tamamen benmerkezci, ilişkilenmekten, empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten aciz olup engin, istilacı ve yaygın bir cinsellikle dolmuş olan kadın, fiziksel olarak edilgendir. kendi edilgenliğinden nefret eder; o yüzden de bunu erkeklere yansıtır. ve erkeği etkin olarak tarif eder, sonra bir erkek olduğunu ispatlamaya koyulur.

her kadın derinden derine bir boka yaramadığını bilir. hayvansı duygularla dolup taşmıştır ve bunun utancı içinde; kendini ifade etmeyi değil, tam aksine, bütün fizikselliğini, bütün benmerkezciliğini, başka kadınlara karşı duyduğu nefret ve hor görmeyi başkalarından saklamak ister.

başka kadınların kendisine karşı hissettiğinden şüphelendiği nefret ve hor görmeden korunmak için, bir yandan da, en ufak bir heyecan ya da duygunun ortaya çıkması karşısında hemen rahatsız olan çok kaba bir sinirsel sisteme sahiptir.

kendi yetersiz benliğinden tiksinen, kendi boş beniyle baş başa kaldığında yoğun bir endişeye, derin ve engin bir yalnızlığa gömülen, tamamlanmak konusunda sönük ümitlerle, herhangi bir dişiye kendini bağlamak için çırpınan, altına dokununca altın olacağı yolundaki mistik inanca bağlı olan kadın, erkeklerin sürekli refakatine muhtaçtır.

boş zaman kadını ürkütür; çünkü böylece kendi grotesk benliğiyle yüz yüze gelmek zorunda kalacaktır. böylece günlerinin birçok saatini başka biri için sıkıcı, aptallaştırıcı, yaratıcı olmayan bir işle geçirip, hayvanlardan daha düşük, makineler gibi işlev görürler ve en iyi halde -eğer "iyi" bir iş bulabilirlerse- bok yığınının yönetimine katkıda bulunurlar.

insanı özümseyen, duygusal olarak tatmin eden, anlamlı faaliyetleri çok seven dişiler, bunu gerçekleştirecek fırsat ve kabiliyete sahip olmadıklarından zamanlarını keyfe keder biçimlerde harcar: uyumak, alışveriş yapmak, bowling, iskambil ya da başka oyunlar oynamak, yavrulamak, okumak, dolaşmak, hayal kurmak, yemek yemek, kendileriyle oynamak, haplanmak, sinemaya gitmek, psikiyatriste gitmek, seyahat etmek, kedi köpek yetiştirmek, plajda sere serpe yatmak, yüzmek, tv seyretmek, müzik dinlemek, evlerini süslemek, bahçevanlık, dikiş dikmek, geceleri çıkmak, dans etmek, misafirliğe gitmek, "becerilerini geliştirmek" (kurslara gitmek) ve "kültür" (konferanslar, oyunlar, konserler, "sanat" filmleri) izlemek.

erkeklerle kişisel ilişkilerinde hakimiyet sağlayamayan kadın, genel hükümranlığını her şeyin ve herkesin manipülasyonuyla elde eder.

anın tadını çıkarmaktan aciz olan kadının, önüne koyacak bir şeye ihtiyacı vardır ve para ona ölümsüz, bitimsiz bir hedef sağlar.

baba, çocuklarının iyiliğini ister; anne ise yalnızca annenin iyiliğini, yani sessiz ve huzur içinde, kendisinin vakar diye uydurduğu şeyin pezevenkliğini yapmak (saygı), kendisiyle ilgili iyi düşünceler (statü), denetleme ve manipüle etme ya da eğer "aydınlanmış" bir anneyse "rehberlik etme" imkanı.

baba, çocuklarını sever, bazen kızsa bile öfkesi çabuk geçer ve öfkeli olduğu sırada bile sevgiyi ve temelde onları kabul etmeyi dışlamaz. duygusal olarak hasta olan anne çocuklarını sevmez, onları tasvip eder. yani iyi olduklarında, tatlı, saygılı, itaatkâr, onun iradesinin kölesi, sessiz olduklarında ve annenin havadan nem kapan dişil sinir sistemini en fazla üzen beklenmedik huysuzluk gösterilerine kapılmadıkça -yani bir başka ifadeyle edilgen sebzeler olduklarında.

eğer modern, "medenileşmiş" bir anneyse "iyi" olmadıklarında kızmaz ama daha ziyade tasvip etmediğini ifade eder. bu, öfkenin aksine uzun sürelidir ve temeldeki kabulü dışlar ve çocuğu bir değersizlik hissiyle ve ömür boyu sürecek bir onaylanma takıntısıyla baş başa bırakır. sonuç bağımsız düşünce karşısında duyulan korkudur; çünkü bu âdet olmayan, onay görmeyen kanaatlere ve hayat tarzlarına yol açar.

çocuğun annenin onayını istemesi için ona saygı duyması gerekir ama anne çöp olduğundan, ancak uzak ve mesafeli durduğunda, "samimiyet saygısızlık doğurur." sözüne uygun davrandığında saygı gördüğünden emin olur.

babalığın dişiler üzerindeki etkisi onları eril yapmasıdır -bağımlı, edilgen, evcimen, animalistik, düzgün, güvensiz, onay ve emniyet peşinde, korkak, aciz, otoriteler ve erkekler karşısında "saygılı", kapalı, tam olarak harekete geçmeye hazır olmayan, yarı ölü, saçma, donuk, basmakalıp, düzlenmiş ve tamamen rezil.

kadın, şartlanmış refleksler yumağından ibarettir, zihnen özgür karşılıklar vermekten aciz olduğundan, davranışları tamamen geçmiş tecrübeleriyle belirlenir. en eski tecrübeleri babasıyladır ve bütün hayatı boyunca ona bağlı kalır. kadın, babasının bir parçası olmadığı, onun o, ötekinin de öteki olduğunu bir türlü anlayamaz.

kadının en büyük ihtiyacı baba tarafından yönlendirilmek, barındırılmak, korunmak ve hayran olunmaktır.

kadınlar, karşısında kendilerinin dehşet içinde büzüldükleri şeye, yani kadınlara, erkeklerin hayran olmasını bekler. ve tamamen fiziksel olduğundan, edilgenliğine karşı cansiperane mücadele ederek, "dış dünyada" geçirmediği zamanını, yemek, uyumak, sıçmak, gevşemek ve baba tarafından teselli edilmek gibi temel hayvani faaliyetler içinde çimerek geçirir.

her zaman onaylanmanın, başının okşanmasının ve yoldan geçen herhangi bir çöpün kendisine "saygı" duymasının peşinde olan edilgen, mankafa babasının kızı, kolaylıkla anneye, yani fiziksel ihtiyaçların kafasız başyaverine, orangutansı alnı teskin edene, çelimsiz egonun destekçisine, aşağılık olanın yardakçısına, yani memeleri olan bir sıcak su torbasına indirgenir.

kadın, türün, herhangi başka bir kadınla yeri doldurulabilen tek mensubudur. derininde, herhangi bir bireyselliği mevcut değildir.

tamamen kendi benliklerine gömülü olan ve yalnızca kendi bedenleri ve fiziksel duyumsamalarıyla bağlantı kurabilen kadınlar birbirlerinden çok az fark gösterir.

kadın, erkeğin bireyselliğinin pekala farkındadır ama bunu algılayamaz ve bununla kendisini ilintilendirmekten ve duygusal olarak bunu kavramaktan acizdir. bu onu korkutur, sıkar ve kıskançlıkla doldurur. o yüzden bunu reddeder, herkesi işlevi ve kullanımıyla tanımlamaya devam eder.

gerçeklikte, erkeğin işlevi keşfetmek, bulmak, sorunları çözmek, espri patlatmak, müzik üretmek ve bunların hepsini de aşkla yapmaktır. diğer bir deyişle erkeğin işlevi bir sihir dünyası yaratmaktır.

kadın, boş olduğu ve ayrı, bütünlüklü bir varlığı ve seveceği herhangi bir benliğe sahip olmadığı için ve sürekli olarak erkeklerle birlikte olma ihtiyacı duyduğundan, tamamen yabancısı bile olsa bir erkeğin düşüncelerine herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde fütursuzca girmekte bir sakınca görmez.

o yüzden aileye dayanan bir toplum yaratmıştır: çiftin ve çocuklarının -ailenin varlığını affettirecek bir bahane- birbirlerinin üzerinde yaşayıp kadının hakların, mahremiyetini ve akıl sağlığını bilinçsizce ihlal ettikleri birim.

acınacak kadar güvensiz olan kadın, erkeğinin başka erkeklere ya da biraz olsun hayatı temsil eden herhangi bir şeye maruz kalırsa kendisini terk edeceğinden korktuğu için onu başka kadınlardan ve elinden geldiğince medeniyetten tecrit etmeye çalışır.

kadının, başarısızlıklarının ve eksikliklerini yansıtabileceği ve erkek olmamaktan kaynaklanan hırsını çıkarabileceği günah keçilerine ihtiyacı vardır.

tamamen fiziksel olup zihinsel her türlü bağlantıdan aciz olan kadın, bilgi ve fikirleri anlama ve kullanma kabiliyetine sahip olmasına rağmen onlarla bağlantılanmayı, onları duygusal olarak kavramayı beceremez; bilgi ve fikirleri kendi başlarına değerlendirmez (onlar amaca giden yoldaki araçlardır) ve bunun bir sonucu olarak zihinsel arkadaşlara ve başkalarının entelektüel potansiyellerini geliştirmeye ihtiyaç duymaz.

cehalet kadının tekelindedir ve kadın; aydınlanmış, uyanmış bir erkek nüfusun kendisinin sonu anlamına geleceğinin farkındadır.

kadın, teknoloji onu zorladığında, başka seçeneği olmadığında veya toplum, değişmezse öleceği bir noktaya geldiğinde değişir ancak.

edilgen, erkeğe saygılı, ona uyum sağlamaya hazır ve ondan korkan babasının kızı, onun tahammül edilmez sıkıcılıktaki gevezelikleri kendisine dayatmasına izin verir. bu onun için çok zor olmaz; çünkü babanın kafasına soktuğu gerilim ve endişe, sükunet eksikliği, emniyetsizlik, kendine güvensizlik, kendi duygu ve düşüncelerinden emin olmama hali, onun değerlendirmelerini batıl kılar ve onun, erkeğin gevelemelerinin gevelemeden başka bir şey olmadığını görmesini engeller.

kadınlar kendilerini ve yeterince erkek olmadığına inandıkları ve onlara saygı duyan, yaltaklanan bütün erkekleri hor görür.

güvensiz, onay arayan, yaltaklanan bütün kadınlar kendilerini ve kendilerine benzeyen kadınları hor görür. kendine güvenen, hareketli, heyecan arayan kadınlar ise erkekleri ve onlara yaltaklanan kadınları hor görür. kısacası, hor görme günümüzün düzenidir.

kadının hayattaki tek zevki başkalarını ifşa etmektir. bir kere ifşa olduktan sonra, ne olarak teşhir olduklarının fazla bir önemi yoktur; dikkat kadının üzerinden uzaklaşacak olduktan sonra. nefret kadının değersiz varlığının ta dibindedir.

insanın varoluşunu haklı kılan tek şeyden, yani olumlu bir mutluluk halinden aciz olan kadın, en iyi halinde gevşemiş, rahat ve tarafsız bir durumdadır ve bu hal çok kısa bir süre yaşanabilir; çünkü olumsuz bir hal olan sıkıntı hemen ona yerleşiverir. o yüzden kadın çilekeş bir varoluşa mahkumdur adeta, bunu iyileştiren tek şey ancak zaman zaman yaşanabilen sükunet anlarıdır ki bunları da ancak bir erkeğin karşılığında sağlayabilir.

kadın, tabiatı itibarıyla bir kene, bir duygusal parazittir ve o yüzden etik olarak yaşamayı hak etmez; çünkü kimsenin başkalarının karşılığında yaşama hakkı yoktur.

aklı başında bir toplumda kadın itaatkâr bir biçimde erkeği takip eder. kadın uysaldır ve kolay yönlendirilebilir, kendisini egemenliği altına almaya talip olan herhangi bir erkeğin egemenliğine açıktır. aslında kadın çaresizce erkekler tarafından yönlendirilmeyi ister.

ama içinde yaşadığımız toplum aklı başında değil, birçok erkek, kadınlarla ilişkilerinde nerede durduğu konusunda en ufak bir fikre bile sahip değil.

her erkeğin içinde az ya da çok derecede bir sahte damar vardır ama bu, bir ömür boyu kadınlarla yaşamaktan dolayı dallanır. kadınları bertaraf edin, erkekler şekle girecektir.