27.02.2020

tanrı

georg büchner

payne: gel bakalım filozof anaksagoras, irşat edeyim seni. tanrı yoktur; çünkü dünyayı ya tanrı yaratmıştır ya da yaratmamıştır. tanrı yaratmadıysa dünyanın nedeni kendi içindedir ve tanrı yoktur; çünkü tanrı ancak her türlü varlığın nedenini içermekle tanrı olur. ama tanrı dünyayı yaratmış olamaz; çünkü yaratılış ya tanrı gibi öncesiz ve sonrasızdır ya da bir başlangıcı vardır. bir başlangıcı varsa tanrı'nın onu zamanın belirli bir anında yaratmış olması gerekir; yani tanrı sonsuz bir süre dinlendikten sonra bir anda faaliyete geçmiş olmalıdır, yani ansızın zaman kavramının onun üzerinde uygulanmasını sağlayan bir değişiklik geçirmiş olmalıdır ki ikisi de tanrı'nın varlığıyla çelişir. dolayısıyla tanrı dünyayı yaratmış olamaz. oysa biz dünyanın ya da en azından kendi ben'imizin mevcut olduğunu ve yukarıda söylenenlerden kendi nedeninin de kendi içinde ya da tanrı olmayan bir şeyde olması gerektiğini açık ve net olarak bildiğimiz için, bu yüzden bir tanrı var olamaz. quod erat demostrandum.

mercier: bir dakika payne, ya yaratılış öncesiz ve sonrasız ise?

payne: o zaman yaratılış değildir. o zaman spinoza'nın dediği gibi tanrı'yla birdir ya da onun bir özelliğidir. o zaman tanrı her şeydedir, sizdedir cancağızım, filozof anaksagoras'tadır ve benim içimdedir. bu o kadar kötü olmazdı; ama itiraf etmelisiniz ki sevgili tanrı her birimizin içindeyken diş ağrısı çekebilir, belsoğukluğuna yakalanabilir, diri diri gömülebilir ya da en azından bunun çok nahoş düşüncesine kapılabilirse, ilahi yücelikten pek de söz edilemez.

mercier: ama ortada yine de bir neden olmalı.

payne: bunu kim inkâr ediyor; ama bizim tanrı olarak, yani mükemmel olarak düşündüğümüz şeyin bu neden olduğunu kim söylüyor size? dünyayı mükemmel olarak mı kabul ediyorsunuz?

mercier: hayır.

payne: peki, mükemmel olmayan bir sonuçtan mükemmel bir nedene nasıl varıyorsunuz? voltaire ne tanrı'yla ne de krallarla bozuşmaya cesaret edebildi; bu yüzden yaptı bunu. aklından başka bir şeyi olmayan ve onu tutarlılıkla kullanmayı bile bilmeyen ya da buna cesaret edemeyen, beceriksizin tekidir.

mercier: buna karşılık ben mükemmel bir nedenin mükemmel bir sonucu olabilir mi diye soruyorum. yani mükemmel bir şey mükemmel bir şeyi yaratabilir mi? bu imkansız değil midir? çünkü yaratılanın kendi nedeni asla kendi içinde olamayacaktır; oysa bunun mükemmelliğe dahil olduğunu söylemiştiniz.

chaumette: susun! susun!

payne: sakin ol filozof. haklısınız, tanrı'nın yaratması gerekiyorsa, yalnızca mükemmel olmayan bir şey yaratabilir, tereddütle onu tamamen bu haliyle bırakır. tanrı'yı yalnızca yaratır halde düşünebilmemiz pek insanca değil mi? çünkü kendimize "biz varız!" diyebilmek için sürekli hareket edip silkinmemiz gerekiyor. tanrı'ya da bu sefil ihtiyacı yakıştırmak zorunda mıyız? tinimiz uyumlu bir halde kendine dayanan bir varlıkta sonsuz bahtiyarlığa dalıyorsa, ulaklara tamamen gizemli bir tavırla söylediğimiz gibi coşup taşan sevgi ihtiyacından ötürü hemen parmaklarını uzatıp masanın üstünde hamurdan insancıklar yaptığını varsaymak zorunda mıyız? sırf kendimizi tanrı'nın oğulları yapmak için bütün bunlara mecbur muyuz? daha mütevazı bir babayı tercih ederim, en azından ona kendi seviyesinin altında, domuz ahırlarında ya da kadırgaların üstünde eğitim görmeme izin vermesini yakıştıramam.

mükemmel olmayanı ortadan kaldırın, ancak o zaman tanrı'yı kanıtlayabilirsiniz. spinoza denedi bunu. kötüyü yadsıyabilirsiniz ama acıyı yadsıyamazsınız; yalnızca akıl tanrı'yı kanıtlayabilir, duygu buna isyan eder. anlasana anaksagoras, neden acı çekiyorum? bu ateizmin kayasıdır. en küçük bir acı titremesi, yalnızca bir atomun kıpırdaması yaratılışta yukarıdan aşağıya bir çatlak yaratır.

mercier: ya ahlak?

payne: önce tanrı'yı ahlaktan yola çıkarak kanıtlıyorsunuz, sonra da ahlakı tanrı'dan yola çıkarak. ahlakınızla nereye varmak istiyorsunuz? kendinde ve kendisi için iyi ya da kötü var mıdır, yok mudur bilmiyorum; bu yüzden de davranış değiştirmek zorunda değilim. doğama uygun davranıyorum, ona uygun olan benim için iyidir ve onu yaparım; doğama aykırı olan, benim için kötüdür, onu yapmam ve yoluma çıktığında kendimi ona karşı savunurum. söylendiği gibi erdemli kalabilirsiniz ve kendinizi sözümona sefahatten koruyabilirsiniz; bu yüzden onların karşıtlarını hor görmeniz gerekmez, çok da hazin bir duygudur bu.

chaumette: doğru, çok doğru.

hérault: ey filozof anaksagoras, tanrı'nın her şey olduğu için kendi karşıtı da, yani mükemmel ve kusurlu, kötü ve iyi, mutlu ve acı çeken de olması gerektiği söylenebilir; elbette sonuç sıfıra eşit olur, bunlar birbirini karşılıklı ortadan kaldırır; böylece hiçe varırız. sevinebilirsin, sonunda mutlu çıkıyorsun işin içinden, madam momoro'ya doğanın başyapıtı olarak tapınabilirsin rahatlıkla, en azından kasıklarında gül çelenkleri bıraktı.

chaumette: size yürekten teşekkür ediyorum beyler.