sevan nişanyan
üç hafta orta avrupa'da farklı bir havayı soluduktan sonra memlekete döndüğüm günün yorgunluğuyla bir arkadaşıma mektup.
şu son bir buçuk ayda memleketin içine girdiği kutuplaşmanın çok, ama çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. on beş senedir ısrarla koruduğum iyimserliğin uçup gittiğini hissediyorum. kötü günlere doğru gidiyoruz. köprü kurma ve ortak zemin bulma iradesinin her iki tarafta buharlaştığını görüyorum. oysa o irade olmadan ülke yönetilemez. demokrasi filan da olmaz. kan dökülür. islam dininin muazzam bir zulüm ve ahlaksızlık potansiyeli barındırdığını her zaman bildim ve söyledim. ama belki yeterince ciddiye almadım. yahut sonsuz iyimserliğimle, her zaman sağduyunun galip geleceğine veya orta yolun bulunacağına veya sosyolojik gelişmenin aşırılıkları törpüleyeceğine inanmak istedim. bu son olaylarda o potansiyel o kadar açık bir şekilde ortaya çıktı ki.
a) kendilerini güçlü hissettikleri ve
b) iktidarlarına yönelik bir tehdit hissettikleri anda öylesine hızlı kenetlendiler ve her türlü ahlaki, vicdani söylemi bir yana bırakıp savaş düzenine geçtiler ki. altı senedir sana anlatmaya çalıştığım şey bu aslında.
o şirin teyzeler, o idealist gençler, o başörtülü kızlar teker teker alındığında dünyanın en şeker insanları olabilir, mümkün. ama 1915 katliamını yapanlar da işte o şeker insanlardı. çünkü sahip oldukları ideolojik paket, kitle harekete geçtiği anda her türlü bireysel, insani, vicdani kaygıyı bir yana bırakmaya programlanmış bir paketti. birey olmalarına izin vermeyen, bireysel vicdanı bağımsız ve sağlam temeller üzerine kurmalarına imkân tanımayan bir paket. işler yolundayken "şeker teyze" olmak marifet değil. katliam ve yağma çılgınlığı toplumu sardığında "şeker teyze" kalabiliyor musun, bunun gerektirdiği metanete, bireyselliğe, ahlaki-felsefi emsallere sahip misin? marifet orada. dikkat et bak, swami saraswati tartışmalarında da esas konu buydu, cennetteki huriler filan değil.
öbür taraf daha mı iyi? değil. ama çok daha parçalı, homojenlikten uzak bir cephe. ve arkalarında asker olmadan ortak hareket etmeleri mümkün değil. kendi başlarına katliam filan yapamazlar. müslümanlar yapabilir. yaparlar.