balzac
kamuoyu tüm fahişelerin en kokuşmuşudur.
manevi alemin iki zıt ucunda yer alan vahşiler ve bilge insanlar mülk sahibi olmaktan aynı şekilde tiksinirler.
insanoğlu uçurumun kenarında dans eden bir ip cambazından başka bir şey değildir.
aşırılık, sevgili dostum, tüm ölümlerin kraliçesidir. tüm aşırılıklar kardeştir.
yaşamla ölüm arasında son bir kuruşu kalmış bir adamın kumarhaneye gitmesini anlayışla karşılarım.
düşüncesinde gerçekliğin tüm izlerini taşıyarak; ruhunda mutluluğun kaynaklarını, dünyevi kirlerden arınmış binlerce ideal hazzı taşıyan bir insanın hayatı ne kadar güzeldir!
kötülük belki de şiddetli bir mutluluk duygusundan başka bir şey değildir.
vatan geçimsiz ve erdemli bir kadına benzer, ölçülü okşayışlarına ister istemez katlanmamız gerekir. bizim için vatan, değiş tokuş edilen fikirlerin satır başına göre fiyatlandırıldığı, her günün leziz sofraların donatıldığı içki âlemleriyle, gösterilerle geçtiği, her yanın vesikalı fahişelerle kaynadığı, gece alemlerinin ertesi sabaha kadar sürdüğü, aşkların kentli kadınlar gibi dakik olduğu bir mekandır.
hiçbir bilim ya da erdem bir damla kanın yerini tutamaz.
ilk günahlarımızı işlemekten onca keyif almamızın nedeni, onları pişmanlığın tatlı sertliğiyle güzelleştirecek bir vicdanımızın olmasıydı.
kuşkucular en vicdanlı insanlardır.
her zaman kendisiyle çatışma halinde olan, umutlarını şu anki sıkıntılarıyla gölgeleyen ve sıkıntılarını kendisine ait olmayan bir geleceğe erteleyen insanoğlunun tüm davranışlarında tutarsızlığın ve zafiyetin izleri vardır.
aşk nerden eseceğini bilemediğimiz bir rüzgâr gibidir.
bir insanı yargılamak için, en azından, düşüncelerini, bahtsızlıklarını, duygularını bilmek gerekir. hayatı yalnızca maddi olaylarla değerlendirmek ahmakların yazacağı kronolojiden başka bir şey değildir.
rahipler, hâkimler ve kadınlar giysilerinin tamamını asla çıkarmazlar.
vicdanımız, onu hâlâ yok etmediysek, yanılmaz bir yargıçtır.
erdem tüm tiyatro oyunlarının ana teması, tüm dramların sonucu, tüm yargıların temelidir.
beyin kanaması hedefini şaşmayan bir mermidir.
düşmüş kişilerin en beylik saçmalıklarından biri, insanları tanımak ve kendini onlara tanıtmaktır. bedensel ve ruhsal acılar çeken, paradan ve güçten yoksun kişilerin paryalardan farkı yoktur. o kendi ıssızlığında yaşamalıdır. sınırları aşmaya kalkarsa, onun için, her yer bakışların, davranışların, sözlerin soğukluğuyla karşılaşacağı bir kış gününden farksızdır; aşağılanmamışsa bu mutlu bir tesellidir.
bir insanın hayatı dünyanın bütün görevlerinden daha değerlidir.
zafer hüzünlü bir mirastır. zor elde edilir ama kolayca kaybedilir. tıpkı mutluluğun budalaların bencilliğinden kaynaklandığı gibi, zafer de büyük insanların kendilerini dev aynasında görmesinden kaynaklanır.
insan gücü yaratmaz, yalnızca yönlendirir; bilimse doğayı taklit etmekten ibarettir.
doğa her zaman için en iyi doktordur.
insanın en güç katlandığı duygu, özellikle de bunu hak ediyorsa merhamettir. kin, insanı intikam tutkusuyla yaşatan bir iksirdir; ama merhamet duygusu bizi iyice güçten düşürerek öldürür. merhamet, sinsice şefkat kılığına bürünmüş bir aşağılama, şefkatle karışık bir hakaretten başka bir şey değildir.