balzac
"aşk, sabrın gündelik ekmeğidir."
aşkın başlangıcıyla yaşamın başlangıcı arasında hoş benzerlikler yok mudur? herkesin yaptığı, çocuğu ninnilerle, tatlı bakışlarla oyalamak, geleceğini pırıl pırıl edecek masallar anlatmak değil midir? umudun ışıltılı kanatları hep onun zevki için açılmaz mı? acıyla olduğu kadar sevinçten de gözyaşları dökülmez mi? hiç yoktan, örneğin sallantılı bir saray yapmaya çalıştığı taşlar ya da toplar toplamaz unuttuğu çiçekler için kavga etmez mi? zamanı yakalayıp ardına koymaya, hayatta ilerlemeye istekli değil midir? aşk, bizim ikinci değişimimizdir.
evlilikte aşk, gerçekleşmesi olanaksız bir hayaldir.
ruh da beden gibi yaşamak için soluk alıp vermek zorundadır. başka bir ruhtan oksijen gibi aşk almaya, onu kendinin bir parçası yapmaya, sonra ona aşk vermeye, zenginleşmeye gereksinimi vardır. bu çok güzel alışveriş olmazsa yürek ölür, havasızlıktan acı çeker ve durur.
ruhların anlaşması yaşamdaki en büyük mutluluk değil de nedir?
bazı kadınlar yüzüstü bırakılınca, âşıklarını rakibelerinin kollarından alıp öldürürler; sonra da ya dünyanın öbür ucuna uçar ya da darağacında ya da mezarda unutuluşu ararlar. diğer kadınlar da boyunlarını büküp sessizce acı çekerler. ölümcül bir yarayla; ama buna teslim olarak, ağlayarak ve bağışlayarak, dua ederek ve son nefeslerine kadar anımsayarak yaşamayı sürdürürler. aşk budur, gerçek aşk, meleklerin bildiği aşk, gururla ayakta duran, kendi kederiyle beslenen ve sonunda ölen aşk.
aşkta çıkarcı bir aldatmaca gerçeklikten üstündür. işte bu yüzden bunca erkek, aldatmakta usta olan kadınların bedelini bu kadar pahalı öder.