20.10.2022

cesaret

erich fromm

insanların çoğu korku, can sıkıntısı, yalnızlık, umutsuzluk gibi duyguların varlığını kendi kendilerine itiraf etmezler. bu duyguların bilincinde değildirler. bunun nedeni çok basittir. bizim toplumsal modelimizde, başarılı insanın korkulu, sıkkın ya da yalnızlık içinde olması beklenmez. başarılı insan, bu dünyayı bütün dünyaların en iyisi olarak görmelidir. yaptığı işte basamak atlama fırsatını yakalamak için korkularını, kuşkularını, ruhsal çöküntülerini, can sıkıntısını ya da umutsuzluklarını bastırmak, bilinçaltına itmek durumundadır.

çoğu kez sözcükler bu işin tam tersini yapar: deneyimi çapraşıklaştırır, paramparça eder ve öldürür. insan ne yazık ki çoğu kez, sevgi üzerine, nefret ya da umut üzerine konuşma süreci içinde, anlatması gereken konuyla bağlantısını yitirir. şiir, müzik ve diğer sanat biçimleri, insansal deneyimleri betimlemeye çok daha uygun araçlardır. çünkü onlar, kendi kurallarına tam tamına uygun olmanın getirdiği bir kusursuzluğa sahiptirler ve insan deneyiminin yeterli ve uygun simgeleri olarak kabul edilen yıpranmış bozuk paraların belirsizliğinden ve anlaşılmazlığından uzaktırlar.

yaşamın yapısında umut ve inanca bağlı olan ve onların bir halkasını oluşturan bir öge daha vardır: cesaret. ya da spinoza'nın adlandırmasıyla "direnme gücü". belki de direnme gücü belirgin, daha açık bir anlatım. çünkü günümüzde cesaret daha çok yaşama yürekliliğini değil de ölme yürekliliğini göstermede kullanılıyor. direnme gücü, umut ve inancı, boş iyimserliğe ya da usdışı inanca dönüştürerek -dolayısıyla onları yok ederek- bu ikisinden ödün verme yönünde baştan çıkarılmaya karşı koyma yetisidir. direnme gücü, dünya "evet" sözcüğünü duymak istediğinde "hayır" diyebilme yetisidir.

üçüncü korkusuzluk türüyse kendi kendisiyle kalan, kendine güvenen ve yaşamı seven, tam anlamıyla gelişmiş insanlarda görülür. doymakbilmezliği yenmiş kişi, herhangi bir tapınışa ya da herhangi bir şeye tutunmaz, dolayısıyla yitirecek hiçbir şeyi yoktur. zengindir; çünkü boştur, güçlüdür; çünkü arzularının esiri değildir. tapınışlardan, usdışı isteklerden ve düşlemlerden kopabilir; çünkü kendi içinde ve dışında gerçeklikle tam bir ilişki içindedir. böyle bir insan tam aydınlanmışlığa ulaşmışsa tümüyle korkusuzdur. goethe'nin dizelerindeki hakikati hissedebilir: 

"evimi bir hiçliğin üzerine kurdum; bu yüzden bütün dünya benimdir."