mario puzo: herkesin bir özrü vardır erdemlilik yolundan saparken.
ken kesey: yönetimdeki piçler seni alt eder. karşı koyamazsın. tek yapılacak şey, her şeyi boktan dünyanın suratına kusmaktır, hepsini.
atatürk: ölülerden yardım istemek medeni bir sosyal topluluk için lekedir.
edwin fuller torrey: insanın ruhu ve amaçları ne kadar yükseklerde uçarsa uçsun, yine de vücudun tuzağına düşecektir ve statüsü her ne olursa olsun, duygusal hastalığı olacaktır.
g.b. shaw: insanlar birbirlerini gittikçe daha büyük sayılarda öldürmenin yollarından başka bir şey öğrenmiyorlar.
ihsan oktay anar: dünya, binde bir de olsa yanılma payı bırakanlara aittir.
nicholas mann: zaferlerin en soylusu kendi kendini yenmektir; kendi üzerinde hüküm sürmek kraliyetlerin en zenginidir.
nazım hikmet: kendini dünyanın mihveri sanan bir deli her şeyi yapabilir.
neval el-saadavi: eğer bütün insanları içine almaya yetecek kadar büyük bir kalbin varsa o zaman içinde kimseyi taşımazsın.
publius syrus: suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur.
jean-jacques rousseau: bir alçak, kötü biri ya da bir deli de kral olabilir; ama çok az insan gerçek anlamda insan olabilir.
soti triantafyllou: en tehlikelileri bunlar: oturup izleyenler. dehşet verici şeyler olduğu zaman da oturup izleyecekler.
publius syrus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
publius syrus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
31.05.2010
14.12.2008
bu ülke
cemil meriç
bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım hiç değilse. hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. kronoloji aptalların tarihi.
ben putperest değilim, kitaba tapmıyorum; içindeki ses, içindeki ışık, içindeki sevgi, içindeki ruh, içindeki çile, içindeki gözyaşı, içindeki tecrübe, içindeki tanrı çekiyor beni.
gözlerimi, yani her şeyimi kaybetmiştim. tekrar çarka takıldım. ölümü bir münci olarak arıyordum. meselelerimi ancak o çözebilirdi. korkak olduğum için intihar edemedim.
neden işçi partisine girmiyorsun? girmem, çünkü benim yerim kütüphane. ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum.
uluların hepsi fildişi kulede yaşadı. fildişi kule, tufandan kurtulmak isteyenler için bir gemi. zaman zaman kalabalıklara karışsan bile, limandan uzaklaşma. kalabalık kasırgalı bir umman.
münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir. karşınızdaki göremediğinizi gösterecek size.
sağ ve sol: anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.
"birini tanımak, hepsini tanımaktır."
sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcı solcu ne demek?
"hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır. bir adamın 'benden başka herkes aldanıyor' demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?" (daniel defoe)
ve yehova, 'bunların hepsi tek kavim' dedi. 'konuştukları dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların: birbirlerini anlayamaz olsunlar.' ve ademoğulları kentlerini kuramadılar. oraya babil dendi. babil, yani karışıklık. (tevrat)
"rabbin sevgili kulları sağında oturacaklar." (tevrat)
hoca öğretmen oldu, talebe öğrenci. öğretmen ne demek? ne soğuk, ne çirkin kelime.
dergi korkak, pısırık bir kelime, mecmuanın kötü bir tercümesi.
"suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur." (publius syrus)
kitapta okudum, gazete yazıyor gibi sözler iradenin ve kişiliğin yokluğunu gösterir.
okuma ile zehirlenenler uykularını kaybederler. uykusuzluk psikoz başlangıcıdır. bu hastalık da afyon ve esrar gibi, rüyalara, hayallere, sanrılara yol açar. illetin bir başka tezahürü de mektup yazma, daha doğrusu yazı yazma hastalığıdır.
aşk da tanrı gibi öldüğüne göre, cinsiyet tek değer.
"bizim kanunlarımız avam içindir, dahiler için değil." (papa)
"katıksız demokrasi ayaktakımının despotizmidir." (voltaire)
izm'ler, insan idrakine giydirilen deli gömlekleridir.
aşk yoktur sade için. çiftleşme vardır. kadın bir zevk makinesidir. insana işkence en büyük haz kaynağı.
kanun, eski yunan'dan beri, "büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" avrupalı için.
katili göklere çıkarır sade, ayaktakımının peşin hükümlerinden sıyrılmış bir gerçekçi olarak alkışlar.
büyük adam için kanun yoktur.
bütün kanun koyucular; solon, muhammet veya napolyon, suçludurlar. suçludurlar çünkü ataları tarafından konulan, çağdaşları tarafından saygı gören yasaları çiğnemişlerdir.
söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.
"ebediyete giden yol tımarhaneden geçer." (st. simon)
"yetenek, belli bir hedefe başkalarından daha ustaca ok atmak; deha, oklarını başkalarının bakışlarıyla dahi ulaşamayacağı bir hedefe saplamak." (schopenhauer)
"her dahi bir parça delidir." (seneca)
"dahinin özelliği, öldükten yirmi yıl sonra salaklara düşünceler ilham etmesidir." (aragon)
gördüklerinizi anlamak için daha önce yaşamış olmalısınız.
"burada hiçbir puta tapılmaz, her inanca saygı gösterilir." (tagore)
"bir insan ne kadar büyük olursa olsun bir ülkenin kaderine hükmedememeli." (tagore)
gandhi hakikatti, tagore rüya.
ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişirmiş.
hapishane, maskelerin çıkarıldığı yerdir.
hatalar bıçakla düzeltilir dam'da.
"gerçek kendisini zor teslim eder; çünkü canlıdır, değişkendir. canlı ve değişken olduğu için de bir kere teslim alınınca sürgit elimizde kalmaz. bu sebeple gerçekle girişilecek savaşın sonu yoktur. bu savaşın zaferi sürekliliğindendir." (kemal tahir)
ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha muhteşemini yaratacağım.
her kitapta kendimizi okuruz. kendimizle yatarız her kadında.
aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.
yaratmak yabancılaşmaktır.
ıtır gülün sesi, ışık sonsuzun. geceleri ölüm konuşur karanlıklarda.
"seni görmesem buddha olurdum, seni gördüm budala oldum." (özdemir asaf)
"dilin görevi gerçeği gizlemektir." (talleyrand)
"ha gayret yağmacılar, salaklar, sayın baylar
hazların etrafına çöreklenin, şölen var
koşun yeriniz hazır
baylar, hayat kısadır, yiyin, için, eğlenin
sizlersiniz sahibi bu talihsiz ülkenin
bu millet malınızdır" (victor hugo)
"ırmak kenarına otur ve hayatın akışını seyret." (şirazlı hafız)
"amaç, araçları meşru kılar." (machiavelli)
mistisizm: inceleme ve akılyürütmeden çok, duygu ve sezgiye dayanır
"insanlık belli bir gelişme aşamasına ulaşınca devlete ihtiyaç kalmayacaktır." (proudhon)
voltaire, halkı sever fakat halka güvenmez.
tantalos: zeus onu cehenneme yollar. zebaniler bir gölün ortasındaki ağaca bağlar. tantalos susuz mu susuzdur. dudakları uzadıkça göl çekilir. ağaç meyvelerle yüklü, altın meyvelerle. ama tantalos'un elleri uzadıkça bir rüzgar bulutlara kadar yükseltir dalları. ve bu işkence kıyamete dek sürer. tantalos, elde edemeyeceği şeyi veya şeyleri isteyen; varlık içinde yokluk çeken kimse anlamında kullanılır.
bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım hiç değilse. hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. kronoloji aptalların tarihi.
ben putperest değilim, kitaba tapmıyorum; içindeki ses, içindeki ışık, içindeki sevgi, içindeki ruh, içindeki çile, içindeki gözyaşı, içindeki tecrübe, içindeki tanrı çekiyor beni.
gözlerimi, yani her şeyimi kaybetmiştim. tekrar çarka takıldım. ölümü bir münci olarak arıyordum. meselelerimi ancak o çözebilirdi. korkak olduğum için intihar edemedim.
neden işçi partisine girmiyorsun? girmem, çünkü benim yerim kütüphane. ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum.
uluların hepsi fildişi kulede yaşadı. fildişi kule, tufandan kurtulmak isteyenler için bir gemi. zaman zaman kalabalıklara karışsan bile, limandan uzaklaşma. kalabalık kasırgalı bir umman.
münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir. karşınızdaki göremediğinizi gösterecek size.
sağ ve sol: anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.
"birini tanımak, hepsini tanımaktır."
sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcı solcu ne demek?
"hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır. bir adamın 'benden başka herkes aldanıyor' demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?" (daniel defoe)
ve yehova, 'bunların hepsi tek kavim' dedi. 'konuştukları dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların: birbirlerini anlayamaz olsunlar.' ve ademoğulları kentlerini kuramadılar. oraya babil dendi. babil, yani karışıklık. (tevrat)
"rabbin sevgili kulları sağında oturacaklar." (tevrat)
hoca öğretmen oldu, talebe öğrenci. öğretmen ne demek? ne soğuk, ne çirkin kelime.
dergi korkak, pısırık bir kelime, mecmuanın kötü bir tercümesi.
"suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur." (publius syrus)
kitapta okudum, gazete yazıyor gibi sözler iradenin ve kişiliğin yokluğunu gösterir.
okuma ile zehirlenenler uykularını kaybederler. uykusuzluk psikoz başlangıcıdır. bu hastalık da afyon ve esrar gibi, rüyalara, hayallere, sanrılara yol açar. illetin bir başka tezahürü de mektup yazma, daha doğrusu yazı yazma hastalığıdır.
aşk da tanrı gibi öldüğüne göre, cinsiyet tek değer.
"bizim kanunlarımız avam içindir, dahiler için değil." (papa)
"katıksız demokrasi ayaktakımının despotizmidir." (voltaire)
izm'ler, insan idrakine giydirilen deli gömlekleridir.
aşk yoktur sade için. çiftleşme vardır. kadın bir zevk makinesidir. insana işkence en büyük haz kaynağı.
kanun, eski yunan'dan beri, "büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" avrupalı için.
katili göklere çıkarır sade, ayaktakımının peşin hükümlerinden sıyrılmış bir gerçekçi olarak alkışlar.
büyük adam için kanun yoktur.
bütün kanun koyucular; solon, muhammet veya napolyon, suçludurlar. suçludurlar çünkü ataları tarafından konulan, çağdaşları tarafından saygı gören yasaları çiğnemişlerdir.
söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.
"ebediyete giden yol tımarhaneden geçer." (st. simon)
"yetenek, belli bir hedefe başkalarından daha ustaca ok atmak; deha, oklarını başkalarının bakışlarıyla dahi ulaşamayacağı bir hedefe saplamak." (schopenhauer)
"her dahi bir parça delidir." (seneca)
"dahinin özelliği, öldükten yirmi yıl sonra salaklara düşünceler ilham etmesidir." (aragon)
gördüklerinizi anlamak için daha önce yaşamış olmalısınız.
"burada hiçbir puta tapılmaz, her inanca saygı gösterilir." (tagore)
"bir insan ne kadar büyük olursa olsun bir ülkenin kaderine hükmedememeli." (tagore)
gandhi hakikatti, tagore rüya.
ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişirmiş.
hapishane, maskelerin çıkarıldığı yerdir.
hatalar bıçakla düzeltilir dam'da.
"gerçek kendisini zor teslim eder; çünkü canlıdır, değişkendir. canlı ve değişken olduğu için de bir kere teslim alınınca sürgit elimizde kalmaz. bu sebeple gerçekle girişilecek savaşın sonu yoktur. bu savaşın zaferi sürekliliğindendir." (kemal tahir)
ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha muhteşemini yaratacağım.
her kitapta kendimizi okuruz. kendimizle yatarız her kadında.
aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.
yaratmak yabancılaşmaktır.
ıtır gülün sesi, ışık sonsuzun. geceleri ölüm konuşur karanlıklarda.
"seni görmesem buddha olurdum, seni gördüm budala oldum." (özdemir asaf)
"dilin görevi gerçeği gizlemektir." (talleyrand)
"ha gayret yağmacılar, salaklar, sayın baylar
hazların etrafına çöreklenin, şölen var
koşun yeriniz hazır
baylar, hayat kısadır, yiyin, için, eğlenin
sizlersiniz sahibi bu talihsiz ülkenin
bu millet malınızdır" (victor hugo)
"ırmak kenarına otur ve hayatın akışını seyret." (şirazlı hafız)
"amaç, araçları meşru kılar." (machiavelli)
mistisizm: inceleme ve akılyürütmeden çok, duygu ve sezgiye dayanır
"insanlık belli bir gelişme aşamasına ulaşınca devlete ihtiyaç kalmayacaktır." (proudhon)
voltaire, halkı sever fakat halka güvenmez.
tantalos: zeus onu cehenneme yollar. zebaniler bir gölün ortasındaki ağaca bağlar. tantalos susuz mu susuzdur. dudakları uzadıkça göl çekilir. ağaç meyvelerle yüklü, altın meyvelerle. ama tantalos'un elleri uzadıkça bir rüzgar bulutlara kadar yükseltir dalları. ve bu işkence kıyamete dek sürer. tantalos, elde edemeyeceği şeyi veya şeyleri isteyen; varlık içinde yokluk çeken kimse anlamında kullanılır.
Kategori:
.kitap,
.xyz,
cemil meriç,
daniel defoe,
kemal tahir,
louis aragon,
machiavelli,
özdemir asaf,
publius syrus,
schopenhauer,
seneca,
st. simon,
tagore,
talleyrand,
victor hugo,
voltaire
9.06.2008
umrandan uygarlığa
cemil meriç
kasırgalar, toprağın derinliklerine kök salan ağaçları daha da güçlendirir. ama tutkunluklarımız yapraklara benzer. en hafif bir rüzgar altüst edebilir onları.
marx: zaruret tünelinden hürriyet ülkesine götüren tek yol o; ya sosyalizm, ya barbarlık.
attila ilhan: okumak kopmaktır. okuduğumuz ölçüde yabancıyız.
bilinmeyen bir düşman, bilinen on düşmandan daha tehlikelidir.
thiers: tek kişinin hükümeti, hükümdarın iktidar ve ehliyeti ne kadar yüksek olursa olsun, daima tehlikelidir.
condorcet: filozofların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır.
cemaleddin efgani: arap dünyası uzun zamandan beri niçin karanlıklarda bocalıyor? burada islam dininin bütün sorumluluğu ortaya çıkıyor. şurası açık: bu din nerede yerleşmişse bilimi boğmuştur. bu uğurda baskıcılarla el ele vermekte tereddüt etmemiştir. dinler, isimleri ne olursa olsun, birbirlerine benzerler. dinlerin felsefe ile uyuşmalarına, anlaşmalarına olanak yoktur. din insana iman ve inancı zorla kabul ettirir, felsefe onu inançlardan kısmen veya tamamen kurtarır. nasıl anlaşabilirler? din galip gelince felsefeyi yok edecektir, felsefe hükümran olunca din ortadan kalkacak. insanlar yaşadıkça dogma ile özgür düşünce, din ile felsefe arasındaki kavga sona ermeyecektir. kıyasıya bir savaş bu. ve korkarım ki bu savaşta zafer özgür düşünceye ait olmayacaktır.
renan: din ayırır, akıl birleştirir.
renan: semavi dinlerin hepsi pozitif bilimlere düşmandır.
renan: müslümanlar müslümanlığa dayanarak kalkınamazlar. müslümanlığın zayıflaması sayesinde kalkınabilirler. islamiyetin ilk kurbanı müslümanlardır. müslümanı dininden kurtarmak ona yapılabilecek en büyük iyiliktir. islam ülkelerindeki rönesans islamiyetten kurtularak gerçekleştirilecektir.
fourier: medeniyet üçkağıtçılara saraylar yaptırır, dahilere kümes.
yaşamak için çaba harcamak yetmez, olmak için de çaba harcamak gerek.
philip bagby: medeniyetler geliştikçe, aklın egemen olduğu dönemler, inançların hakim olduğu dini dönemlerin yerini alır.
insan, doğadaki topyekün olgunlaşmanın anahtarı. kendi bilincine varan olgunlaşma. eskiden soyunun kainatla sona ereceğine inanıyordu. sonra yeryüzü ile birleştirdi akıbetini: ısı değişecek, atmosfer başkalaşacak, yaşamak imkansızlaşacaktı. nihayet anladı ki, kökünü kurutacak kurt kendi içinde.
(modern dünyada tecavüz ve şiddet): bu barbarlık, bu güvensizlik asrı, atom bombası ile molotof kokteylini keşfetti. terörün tekniği ile tekniğin terörünü geliştirdi. günden güne artan cinayet salgınları, işkence, kaçırılıp rehin alınan insanlar, katliamlar vukuat-ı adiyeden sayılıyor. onları da zelzele gibi, su baskınları gibi doğal birer afetmişçesine kabul ediyoruz, hepsine katlanıyoruz. sanki sorumlu da, suçlu da biz değiliz. tezatlar birbirini tamamlıyor, hepsi de aynı bütünün parçaları: amerikalılar ile kuzey vietnamlılar, araplar ile israilliler, öğrenciler ile polisler, hükümetler ile terörist gruplar. herkes kendi davasının farklı olduğuna inanıyor. molotof kokteylinin keşfi atom bombasının keşfinden daha önemli: şiddeti ve patlayıcı maddeyi herkesin emrine veriyor.
herkes tarafından anlaşılmak isteyen, hiç kimse tarafından anlaşılmaz.
acı çeken tarafsız olamaz.
yok senin vasfettiğin dilber bu şehr içre nedim
bir peri-suret görünmüş, bir hayal olmuş sana
almanya'da nasyonal sosyalist parti'ye giriş eğrisi, işsizlik eğrisiyle paralel.
başka çare kalmayınca, kuvvet haktır ve başka bir ümit kalmayınca silah kutsal bir cihat aracıdır.
hobbes: kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarına da yapmayın.
bossuet: herkesin istediğini yaptığı bir yerde hiç kimse istediğini yapamaz. efendinin olmadığı yerde herkes efendidir, herkesin efendi olduğu yerde herkes köledir.
dahilerde düşünce gücüyle toplumsallık birleşmez. bu seyyaliyet, orta yetenekteki insanların ayrıcalığı, başarıya götüren bir ayrıcalık. dahi, sosyal ırmağın akış yönünde değildir. akıntıya kürek çeker. ancak ölümünden sonradır ki, dalgalar onun kayığını da suyun akış yönünde sürükler. orta çaptaki yetenekler, sosyal oldukları için doğruyu ve güzeli aramaktan çok, başarıya ulaşmak kaygısındadırlar. bilinçsiz kalabalık onları alkışlarken, aynı zamanda kendi kendini alkışlamaktadır.
publius syrus: suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur.
charles baudelaire: şairin dev kanatları, yürümesine engel oluyor.
şairliğe heveslenen bir şemsiye imalatçısı yazdıklarını moliere'e yollamış. üstadın yanıtı şu: "siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, yalnız şemsiye yapın."
kasırgalar, toprağın derinliklerine kök salan ağaçları daha da güçlendirir. ama tutkunluklarımız yapraklara benzer. en hafif bir rüzgar altüst edebilir onları.
marx: zaruret tünelinden hürriyet ülkesine götüren tek yol o; ya sosyalizm, ya barbarlık.
attila ilhan: okumak kopmaktır. okuduğumuz ölçüde yabancıyız.
bilinmeyen bir düşman, bilinen on düşmandan daha tehlikelidir.
thiers: tek kişinin hükümeti, hükümdarın iktidar ve ehliyeti ne kadar yüksek olursa olsun, daima tehlikelidir.
condorcet: filozofların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır.
cemaleddin efgani: arap dünyası uzun zamandan beri niçin karanlıklarda bocalıyor? burada islam dininin bütün sorumluluğu ortaya çıkıyor. şurası açık: bu din nerede yerleşmişse bilimi boğmuştur. bu uğurda baskıcılarla el ele vermekte tereddüt etmemiştir. dinler, isimleri ne olursa olsun, birbirlerine benzerler. dinlerin felsefe ile uyuşmalarına, anlaşmalarına olanak yoktur. din insana iman ve inancı zorla kabul ettirir, felsefe onu inançlardan kısmen veya tamamen kurtarır. nasıl anlaşabilirler? din galip gelince felsefeyi yok edecektir, felsefe hükümran olunca din ortadan kalkacak. insanlar yaşadıkça dogma ile özgür düşünce, din ile felsefe arasındaki kavga sona ermeyecektir. kıyasıya bir savaş bu. ve korkarım ki bu savaşta zafer özgür düşünceye ait olmayacaktır.
renan: din ayırır, akıl birleştirir.
renan: semavi dinlerin hepsi pozitif bilimlere düşmandır.
renan: müslümanlar müslümanlığa dayanarak kalkınamazlar. müslümanlığın zayıflaması sayesinde kalkınabilirler. islamiyetin ilk kurbanı müslümanlardır. müslümanı dininden kurtarmak ona yapılabilecek en büyük iyiliktir. islam ülkelerindeki rönesans islamiyetten kurtularak gerçekleştirilecektir.
fourier: medeniyet üçkağıtçılara saraylar yaptırır, dahilere kümes.
yaşamak için çaba harcamak yetmez, olmak için de çaba harcamak gerek.
philip bagby: medeniyetler geliştikçe, aklın egemen olduğu dönemler, inançların hakim olduğu dini dönemlerin yerini alır.
insan, doğadaki topyekün olgunlaşmanın anahtarı. kendi bilincine varan olgunlaşma. eskiden soyunun kainatla sona ereceğine inanıyordu. sonra yeryüzü ile birleştirdi akıbetini: ısı değişecek, atmosfer başkalaşacak, yaşamak imkansızlaşacaktı. nihayet anladı ki, kökünü kurutacak kurt kendi içinde.
(modern dünyada tecavüz ve şiddet): bu barbarlık, bu güvensizlik asrı, atom bombası ile molotof kokteylini keşfetti. terörün tekniği ile tekniğin terörünü geliştirdi. günden güne artan cinayet salgınları, işkence, kaçırılıp rehin alınan insanlar, katliamlar vukuat-ı adiyeden sayılıyor. onları da zelzele gibi, su baskınları gibi doğal birer afetmişçesine kabul ediyoruz, hepsine katlanıyoruz. sanki sorumlu da, suçlu da biz değiliz. tezatlar birbirini tamamlıyor, hepsi de aynı bütünün parçaları: amerikalılar ile kuzey vietnamlılar, araplar ile israilliler, öğrenciler ile polisler, hükümetler ile terörist gruplar. herkes kendi davasının farklı olduğuna inanıyor. molotof kokteylinin keşfi atom bombasının keşfinden daha önemli: şiddeti ve patlayıcı maddeyi herkesin emrine veriyor.
herkes tarafından anlaşılmak isteyen, hiç kimse tarafından anlaşılmaz.
acı çeken tarafsız olamaz.
yok senin vasfettiğin dilber bu şehr içre nedim
bir peri-suret görünmüş, bir hayal olmuş sana
almanya'da nasyonal sosyalist parti'ye giriş eğrisi, işsizlik eğrisiyle paralel.
başka çare kalmayınca, kuvvet haktır ve başka bir ümit kalmayınca silah kutsal bir cihat aracıdır.
hobbes: kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarına da yapmayın.
bossuet: herkesin istediğini yaptığı bir yerde hiç kimse istediğini yapamaz. efendinin olmadığı yerde herkes efendidir, herkesin efendi olduğu yerde herkes köledir.
dahilerde düşünce gücüyle toplumsallık birleşmez. bu seyyaliyet, orta yetenekteki insanların ayrıcalığı, başarıya götüren bir ayrıcalık. dahi, sosyal ırmağın akış yönünde değildir. akıntıya kürek çeker. ancak ölümünden sonradır ki, dalgalar onun kayığını da suyun akış yönünde sürükler. orta çaptaki yetenekler, sosyal oldukları için doğruyu ve güzeli aramaktan çok, başarıya ulaşmak kaygısındadırlar. bilinçsiz kalabalık onları alkışlarken, aynı zamanda kendi kendini alkışlamaktadır.
publius syrus: suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur.
charles baudelaire: şairin dev kanatları, yürümesine engel oluyor.
şairliğe heveslenen bir şemsiye imalatçısı yazdıklarını moliere'e yollamış. üstadın yanıtı şu: "siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, yalnız şemsiye yapın."